9 Şubat 2017 Perşembe

Konya Oteli


Uzun süredir planladığım ancak tembellikten ve hep bir şeyleri ertelemeye alıştığımızdan yeni gerçekleştirebiliyorum bu hayalimi. Ve eminim yazı paylaşımlarım arttıkça önceki gezilerim ve gözlemlerimi paylaşmadığıma pişman olacağım. Bir yere gideceğim zaman orayı küçük çaplı araştırırım. Ve diğer bloglardan yararlanırım.  “Nerelere gitmeliyim ne yemeliyim”  ve insanını, yörenin özelliklerini de tanımaya, anlamaya çalışırım. Bende kendi gözümden keşfettiklerimi aktarmaya çalışacağım.
10 Kasım 2016’dan itibaren bir dizi yolculuk yaptım işlerim arasına gezilerimi de sıkıştırıp keyif almasını bildim. Bunlardan birisi Konya yolculuğumdu daha öncesinde ziyaret ettiğim bu şehir tekrar kapılarını bana açtı. Yalnız bu defa Konya şehrini biraz otel olarak kullanmış olabilirim. Kendi gözlemlerimle size Konya’yı aktaracağım. İlk yazım olması nedeniyle çok acemice olabilir. Artık idare edin 😊
Ankara’nın ayazı derler de yok anacım onlar Konya ovasını görmeyenlerdir. Çünkü rüzgarı kesecek bir dağ bir yükselti yok. Öyle olunca rüzgârdan uçmak kaçınılmaz oldu. Biraz da hazırlıksız gitmemden ötürü birazcık hastalandım bu şehirde.

Şehrin en güzel özelliği bisiklet yolları ve rahatlıkla kiralayabileceğiniz bisiklet alanlarının mevcut olması.

Gittiğim yerlerden birisi Kelebek Vadisi. 28 derece ve % 80 neme sahip bir fanus içerisinde kelebekler için doğal ortamlar (!) oluşturulmuş. Tam bir sauna etkisiydi cildime gerçekten iyi geldi. Gezinti sırasında bir rehber size eşlik ediyor. Ancak gezinti bitince aklınızda rehberin söylediği hiçbir şey kalmıyor. Onun yerine bir broşür çok daha etkin bir yöntem olurdu. Sonrasında da film izleteceklerini söylüyorlar ama tam anlamıyla bir çizgi filmdi. Grup içerisinde bir çocuk vardı bu durumdan tek hoşnut oydu onun kahkahalarıyla biz de mutlu olduk. Tabi ki içimde sorguluyorum gerekli mi böyle bir alan? Çekebildiğim birkaç kelebek fotosunu eklemeye çalıştım.
Kış mevsiminde olduğumuzdan bulunduğu park alanı tadilattaydı. Buraya ulaşımda sıkıntı, merkezden bayağı uzak mesafede ve yol çalışması da vardı. Biz taksiyle gidiş dönüş yaptık. Yalnız oraya giden bir halk otobüsü mevcuttur. Bahar ve yaz aylarında parkında vakit geçirebileceğiniz için bu mevsimlerde gitmenizi önerebilirim. Onun dışında ille gitmeniz gerekli diyebileceğim bir yer değil. Dediğim gibi içimde sorguluyorum “Acaba böyle bir yer gerekli miydi?”  diye. Ayrıca böceklerden korkan biriyseniz hiç bulaşmayın 😊 çünkü bizim gibi fotoğraf esnasında çok nadir denk gelebildiğiniz kelebeklere kardeşim gibi ürkerseniz kelebekleri kaçırırsınız. 😊
Konya Novada Outlet’ te çeşitli kampanyalar mevcut sinemalar belirli günler ücretsiz ve indirimli olabiliyor. Ayrıca ücretsiz servisleri de var. Öğrenciler için çok güzel bir imkan kendi öğrencilik yıllarım aklıma geldi. Dağ 2 filmini izledik burada film de güzeldi ayrıca. Film çıkışında servis var diye biliyorduk. Koştur koştur yetişmeye çalıştık ama yokmuş 😊tabana kuvvet yürümeye başladık. Soğuğun etkisiyle biraz sallamışım selfie çubuğunu idare edin 😊
Bugün yolda kalacağımız varmış. Terminale doğru yürümeye başladık. Daha sonra Bosna’ya giden dolmuşlar denk geldi ve hepimiz bindik. Ama biraz ilerledikten sonra dolmuş bozuldu ve biz yine yollarda. Bekledik biraz soğuk diye başka araç veya taksiye mi binsek, derken yardımcı dolmuş geldi yine bindik başladık yola. Bu defada kalabalık olunca iletişim eksikliğinden erken indik 😊 yani bugün sokaklarda kalacağımız varmış. Eve gidip sıcak çay demledik ancak ısındık.
Alaattin Tepesiydi bir diğer gezintimiz. Kardeşim tepe dediğinde psikolojik olarak kendimi hazırladım “ooo ben dağcıyım zaten” diye. Bir yükseklik belirmeye başladı bizde çıkmaya başladık ve bu tepeye varış 1 dakikamızı bile almadı. Etrafa şaşıran gözlerle baktım ancak kendime dedim “kızım Konya ovasındasın ne bekliyorsun?” oranın manzarasını seyrettikten sonra, oraya ait belediyenin hizmet verdiği lavaboyu kullandık. Dışarıda çok fazla lavabo kullanmam ben. Arkadaşla birlikte girdik ücretsiz olmasına rağmen çok temizdi. O yüzden Konya Büyükşehir Belediyesi’ ne teşekkür ederim ve tebrik ediyorum sokaklarda gerçekten çok temiz.
Daha sonra tabi ki Mevlana’ya gittik. Şeb-i Arus Haftası dolayısıyla çok kalabalıktı. İleride bir gün daha iyi ekonomik şartlarda olursam bende izlemek istiyorum. Hatta semazen gösterilerinde (gösteri demem doğru mu bilmiyorum) bizzat yer almak istiyorum.
Daha sonra Mevlana Camii’nin çok yakınında Aziziye Camii’yi ziyaret ettik. 1876 yılında yapılmış. Eski yapılardan çok etkilenirim. Burasıda gerçekten çok görkemli bir yapıya sahipti. Filmlerde izlediğimiz kiliselere çok benzettim.

Ve tabi ki acıktık. Konya’nın yenilmesi gereken yemek listesine göz attık. Herkesin bildiği etli ekmek var tabi ki listemizde. Daha sonra fırın kebabı dediler, tirit dediler bizde yiyelim dedik. Genel olarak şunu yiyin diye önerirler. Ancak nasıl bir şey olduğu hakkında bilgi vermezler. Daha önceki yolculuğumda da farklı mekanlarda da etli ekmek yedim ancak taş fırın kültürüne sahipseniz her yerin pidesini kolaylıkla beğenemiyorsunuz. O yüzden etli ekmek çok abartılarak öveceğim ve önereceğim bir lezzet değil. Bilmeyenler için lahmacungillerden olarak tanımlıyorum. Daha sonrasında fırın kebabı geldi tabi ki ne olduğuna dair fikrimiz yoktu. Önümüze geldiğinde porsiyondan dolayı biraz dumura uğradık. Ancak lezzetine gelince verdiğimiz parayı sonuna kadar kendisi hak etti. Yazarken bile yine ağzım sulandı 😊 lokum gibi pişmiş bir et. Sonrasında ise tirit denen sarımsaklı yoğurtla bulanmış ekmek ve üzerine mini mini şişlerde yapılmış köfte vardı. Onu da İskender kebap ailesinden sayıyorum. Yediğimiz yerin adı Şifa Restoran esnaf lokantası gibiydi gayet önerebilirim. Daha önce gidişimde Arabaşı Çorbası içmiştim ve çok beğenmiştim. Bu gidişimde ona sıra gelmedi. İç Anadolu’da farklı yapım şekilleri mevcut beğenerek yediğim şeyleri evde deneme huyum vardır. Tabi ki onu da denedim. Tavuk ve suyuyla yapılan bir çorba bol acılı yanında özel bir hamur yaparak ikram edenlerde var. Konya’ya geldiğinizde denemenizi önereceklerim arasındadır. 



Kardeşim ve arkadaşlarının sınav haftasının bitmesinden ötürü kendimize bir ziyafet çektik ve araba kiralayarak Konya’nın Sille ilçesine gittik. Şehirden uzak çok güzel bir ortam şansımıza hava da çok güzeldi. Tüm Elazığlılar toplaştık.
Kahvaltı mekanlarını gezip öğrenci bütçesine en uygun yeri seçmeye çalışırken Aliye Teyze’ye gittik (açık büfe 15 tl). 5 yıldızlı otellerin açık büfeleri de neymiş efendim. Ki ben açık büfe görünce sınır tanımayan birisi olaraktan tabağıma kuleyi yaptım. Sille’ ye giderseniz ilk durağınız burası olmalı.

 Evet benim tabağım 😊




Kafalarını çekebilseymişim güzel bir selfie olabilirmiş. Onlarda o kadar uzun olmasaydı canım. Ben güzel çıkmışım diye ekledim 😊


Tabi ki çok renkliyiz.


(Not: O kardeş ben ablayım.)



Sille'de kilise ve eski oluşumları gezdikten sonra Çatalhöyük’e doğru yol aldık.


Uçsuz bucaksız ovalarda yola devam edip mesainin bitmesine 15 dakika kala vardık. Oranın çalışanları da bize hoşgörü gösterip gezmemize izin verdiler.
Bu dümdüz ovanın içinde kendini iyi saklamış olan bu dağ, fotoğrafımı şereflendirdi.
Çatalhöyük insanların ilk yerleşik hayata geçtikleri yerlerden biridir. Benim atalarım buradan ayrılıp devam etmişler kesin çünkü ben de hala göçebe yaşıyorum.
Güz esintileri taşıyan fotoğraf çekmek için bayağı uğraştığım yaprakların üzerine yatmış fotoğraflarım ne hikmetse çıkmamıştı çok sinir oldum. Hasta olduğum için çalılıklardaki kuşburnu gözüme çarptı hemen toplayıp çantama, cebime doldurdum. Ve akşamına da çayımı yapıp içtim.

 



Çatalhöyük’ten gün batımı izleyerek ilerledik. Ve Meram Bağlarına gittik. Artık soğuk dayanılmaz boyuta gelmişti. Sabahki havadan eser yoktu. Kayaları eriten çöl iklimine geçmiştik.

Çok durmadan Akyokuş’a gittik. Bayağı tepede şehri görebileceğimiz bir yokuş gerçekten. Fotoğraf çekip güzel bir salep içip ısındıktan sonra meşhur yerlerden biri olan Cemo Etliekmek’ e gittik.
Cemo’nun yerinde artık soğuktan, acıkmaktan ve telefonlarımızın şarjlarını yitirmekten dolayı fotoğraf çekmeyi unuttum. Burada bir kısmımız etli ekmek bir kısmımızda bıçak arası denen pideyi yedik. Söylemeliyim ki bıçak arası açık ara farkla etli ekmeği ezer bitirir. Yine etli ekmeği çok fazla öneremeyeceğim ama bıçak arasını (minik minik kuşbaşı etten oluşuyor.) burada yemenizi öneririm.
Konya gezim çok güzel geçti. Kardeşim ve arkadaşlarıyla birlikte çok güzel vakit geçirdik.
Konya Büyükşehir Belediyesi’ni yine tebrik ediyorum şehir gerçekten temiz. Sokaklar çok geniş. Umarım bu şehir binalara boğulmaz. Şehir içi ulaşım hala tam oturmamış. Öğrencilerin yoğunlukta olduğu yerler merkeze, tren garına, terminale, çok uzak. Araba kiralamak bize para ve zaman tasarrufu sağladı. Sizde bu şehre gitmek istediğinizde ve kısıtlı zamana sahipseniz araba kiralamanızı öneririm. Bir günde 6 (Sille, Çatalhöyük, Meram, Akyokuş, Cemo, Selçuk Üniversitesi) farklı mekanı gezebildik. Her şehirde olduğu gibi burada da dolmuş şoförleri ayrı bir yazı konusudur. Köpek kelimesini de birçok Konyalının 'kopenk' diye telaffuz etmesi dikkatimden kaçmadı.

Tekrar yolumuzun kesişmesi dileğiyle hoşça kal KONYA 😊

2 yorum: