7 Kasım 2017 Salı

Şu Karşıki Dağlar (Artvin)

Yeniden Merhaba👋

Evet ne zamandır yazmıyordum. Çünkü gezmiyordum 😌 Yani şey il dışına çıkmadım. Tamam tamam 👏 Malatya dışında bir yere gitmedim. Sızlanıp duruyordum "Seyahatler çekiyor içim." derken. Bi koşu Artvin yapıp geldim.

Artvin de hep gitmek istediğim şehirler arasında olup genellikle sınavlarım yüzümden iptal olan yerler arasındadır. Bu defa sınav orada olunca kaçınılmaz oldu gitmek. Çok yoğun olduğum bir dönemde çok ani bir şekilde yola çıktım. Hazırlığım yoktu, Artvin hakkında tam bir araştırma yapmadan yola çıktım. Teknik gezi diye adlandırdığım seyahatlerimdendi. Yine de sokaklarında gezmeye çalıştım. Elazığ'dan tek bir otobüs seferi var gece 4'te. Ben "bu saatte otobüs seferi mi olurmuş" diye söylenirken ilerleyen saatlerde güneşin doğuşunu izlerken bu düşüncem yok oldu gitti. Malesef ki görüntüleyemedim görüntü sadece benim zihnimde.

Güzergah 👉 Elazığ-Bingöl-Erzurum-Artvin. Erzurum'dan sonrası çok fenaydı. Hem virajlar, yol çalışmaları, rakım yükseldikçe vücudum da tepki vermeye başladı. Artvin'e 14:00'de vardım.

Terminali böyle düşünmemiştim. Bu kadar küçük bir şehir olduğunu açıkçası hiç bilmiyordum. Öğretmenevini ayarlamıştım. Nasıl gidebilirim diye etrafa sordum. Hemen bir dolmuşu gösterdiler. O Artvin'in halk otobüsüymüş aslında. 😄 Bildiğimiz transitlerdi. Tokat'a ilk gittiğimde de yarım otobüsler halk otobüsüydü tuhaf gelmişti. Transitleri görünce açıkçası bir kez daha şaşırdım. Araca bindim bayağı döne döne tepeye doğru gitmeye başladık. Dolmuşçular genelde unuttuğu için sürekli hatırlatıyorum "öğretmenevinde inecektim, öğretmenevini geçmedik değil mi, öğretmenevine çok var mı?" ama hala çıkıyorduk. Küçük şehirlerde derler ya "peh burada ne ki araç kullanmak gelin de İstanbul'da araç kullanmak neymiş görün." diye asıl siz Artvin'e gelin o yokuşta araç kaydırmadan nasıl kullanılıyor görün.

Öğretmenevine yerleştim. Daha önceki kaldığım öğretmenevlerinden çok çok temiz ve daha iyi şartlardaydı. Çok rahat kaldım. Ders çalışıp balkonumdan muhteşem manzarayı izledim.


Saat çok geç olmadan yemek yemeye çıktım ve sokaklarında gezinmeye başladım. Sokaklarda kaldırım neredeyse yok, olanlara da araçlar park yaptığı için yolun ortasından yürüyorsunuz. Sabahki havadan eser kalmamıştı. Tam bir çöl iklimi gibiydi. Sokakta köpekler vardı ve Eskişehir'deki gibi ne köpekler kaçıyordu ne de insanlar rahatsız oluyordu.
Mangal Keyfi/ Dürümbüs
En altta "Silor" var bizim yörenin "Sırını"
Tadı güzel demek isterdim ama malesef.


Burada yaşayan insanların bacak kasları çok güçlü olmalı. 90 derece bildiğin😎

Karşıdaki binalara gittim. (Seyitler Yerleşkesi)





Pierre Loti'yi andırdı bana ayrıca burası şehir merkezi oluyor.

Kaçkarlar sanırım.
Vakit kaybetmeden geri döndüm. Odayı biriyle paylaşıyordum onunla sohbet ettikten sonra birlikte çay içmeye lokale gittik biraz sohbet ve tv izledikten sonra odaya gittik. O uyudu ben de çalışmayı en çok sevdiğim saatte ders çalışmaya başladım. Yatağımı kalorifer peteğine doğru çektim. Gece boyu mışıl mışıl uyudum.

Sabah yavaş yavaş hazırlanıp kahvaltı yaptım. Açık büfedeki performansımı bilirsiniz bu defa çok insancıl davrandım diye düşünürken yanımdan geçen turistlerin tabağını görünce yine abarttığımı düşündüm.
bence normal 😜
Sınav saatime çok vardı ama ben bu güzel havada odaya kapanmak istemedim ve gelmişken biraz sokaklarını insanlarını keşfetmek istedim. Gideceğim yer karşı tepedeydi. Yani vadiye doğru inip tekrar karşıya geçmem gerekiyordu. Aşağıya doğru yürümeye başladım. İlkokuldayken Karadeniz ile ilgili evler önden  3. kat arkadan 1. kat gibi ifadeler söylenirdi kafamda somutlaştıramazdım. Bu gezim sayesinde anlamlandı.
İzin almadan çektim çünkü seslenirken bir kazaya sebep vermek istemedim. Çünkü uçurum kenarında kökleri de aşağıya eğilmiş bir ağaç üzerinde amca dal kesiyor.
-Yürek mi yedin be amca?
Kendimi çekme çalışmaları vol bilmem kaç....
Aşağıya doğru inerken gittiğim yolun beni istediğim yola götürmeyeceğini fark ettim. Tam dönsem mi, birine sorsam mı derken bir abla ağzında sigarasıyla evinden çıktı. Bana eşlik etti. Sohbet ede ede o da sigarasını üfleyerekten yine geldiğim yola (tepeye) çıktık. İşimi garantiye almak için dolmuşa (halk otobüsü) bindim. Burada farklı bir uygulama var genel olarak insanlar inerken yol ücretlerini veriyor. Başka iller de olsa şoförler "parasının üstünü alamayan parasını vermeyen var mı?" diye çığırtkanlık yaparlardı. 😅  Aşağıya doğru inerken kendimi İrlanda'da drift çeker gibi hissettim. Ah canım tabi ki İrlanda'ya gitmedim filmlerden biliyorum 😇 Yine aşağıya inerken rengarenk bir bina dikkatimi çekti. Ben tiyatro veya sinema binası gibi düşündüm. Miyop olduğumdan yazıyı okuyamıyordum. Bayağı yaklaştıktan sonra Kapalı cezaevi olduğunu görünce bayağı traji komik geldi.

Çoruh Nehri'ne indikten sonra başka bir dolmuşla bu defa üniversiteye(seyitler yerleşkesi) geçmek gerekiyor. Benim gibi birçok kişi sınava gelmişti. Sıdıka ile tanıştık yolda. Onunla sınav öncesi vakit geçirdik. Kampüs'e bayıldım büyülendim. Keşke vaktim olsa birkaç gün kalabilseydim. Belli mi olur ilerleyen günlerde belki bir sürpriz olur ne dersiniz? 😉

Yüzüm gölgede kalmış fotoğraflar çok olmamış ama idare edin.

Beni görmeyin orada siz manzaraya bakın.
Sınavdan sonra yine Sıdıka ile etrafı keşfetmeye çıktık. Nehir boyunca yürüdük şansımıza hava çok güzeldi. Telefonum o güzellikleri çekmeye yetmedi.



Güler yüzlü artvinli insanlar bizi şehrin girişinde karşılıyor.
Evet ben de o aracın oraya park etmemesini çok isterdim. 

Bu tepeye muhakkak çıkılmalı deniliyordu. Bir dahaki sefere diyelim.
Heidi (temsili ben 👱) Alpler'e kavuşmuştu sanki.





Kentpark, çoban kavurma (daha çok et sote gibiydi)
Şu demlik çay her şeye değdi.
Efendim yolunuz umarım düşer de kendi gözlerinizle görürsünüz bu güzelliği. Çok fazla fotoğraf çekinemedim. Var olanları da çok beğenmedim. Artık bunlarla idare edin. Belli mi olur yakında daha fazlasını size sunabilirim.

Dönüş vaktiydi. Tekrar mini terminalden araca bindik. Burada ulaşım çok sıkıntı. Köy araçları gibi bir araçla önce Erzurum'a geçiş yaptım ki yol boyu birçok sorunla karşılaştık. Erzurum'dan aktarmayla Elazığ'a yine gece yarısı vardım. Günde tek sefer araç var.

Yine de bu şehir korkutmadı. Huzur verdi. Alışık olmadığım bir yerleşim ve düzene sahip olsa da imkanlar kısıtlı olsa da burada yaşayabilirim ben.

Bu fotoğraf da totemim olsun 👍

15 Temmuz 2017 Cumartesi

Bir Otostop Macerası "Nemrut"

Yazmak için çok güzel bir anım var. Haydi yaklaşın 🙋

Yıllardır Nemrut'a gitmek istemişimdir. "Hadi sırt çantamızı alıp gidelim." derdim kimse eşlik etmezdi bana. Batu'ya bahsettiğimde "tamam gidelim" dedi ama bunu konuştuğumuzda Mart ayıydı biz yeni gidebildik. Batu otostopla gitmeyi önerdi. Daha önce hiç denememiştim. Açıkçası çok da sıcak bakmıyorum. İnsanların emeklerini ve standartlarını kullanıyormuşuz gibi hissediyorum. Ama ilkin günahı olmaz deyip bunu da tecrübe etmek istedim ve benim için çok güzel bir anı oldu.

13 Temmuz sabah 7:43' te evden çıktık. Yolda fırından sıcak ekmeğimizi alıp otobüsle şehrin batı çıkışa doğru gittik. Ben espri yapıyordum "ya hiç otostop çeken fotoğrafımız olmadan araçlar bizi alırsa." dedim cümlem bitmeden ve biz el kaldırmadan bir araç sinyal verip durdu. Hemen atladık. Ceza evinde çalışan kamu yönetimi mezunu bir abi açık ceza evindeki mahkumların paketlemesi için Malatya'ya kayısı almaya gidiyormuş. Bizi defineci sandı. 🙈 Kendisinin de merakı varmış. Numarasını vermek istedi. Bir şeyler bulursanız beni arayın gibilerinden. Pütürge yolu üzerinde bizi bıraktı.


İndikten sonra benzinliğe gidip suyumuzu aldık ve beklemek için uygun yeri seçtik. Yine espri yapıyordum ki cümlemi bitiremeden ikinci araç durdu ve biz yine fotoğraf çekemeden ziraat mühendisi bir abi bizi aracına aldı. Çok güzel sohbetler ettik. Ailesinden bahsetti. Bizi Pazarcık yol ayrımında bırakıp kendisi yoluna devam etti.

Yol ayrımında Nemrut tabelasını görünce artık hadi fotoğraf çekelim dedik. Hemencecik bir iki fotoğraf çekindik. Beklemeye başladık. Bozkırın kucağında en sarı sıcak günlerdeydik. Yine çok beklemeden bir araç geldi. Başta dedik sığmayız teşekkür ederiz derken yok yok gelin deyip kucağımızda çantalarla yolumuza devam ettik. İki elektrikçi abi ile sohbet ederekten devam ettik. Yol üzerindeki Hilltop Hotel'ine kadar bizi getirdiler. Orada mola verdik. Bize kayısı erik elma ikram ettiler. biraz orada dinlendikten sonra yolumuza devam ettik.


otostop yaparken tek fotoğrafımız
Yolda yavaş yavaş yürüdük. Uzun ince bir yolu geçtikten sonra. Gölge bir yerde beklemeye başladık.


Yolda kalanlara biz de yardım etmeyi ihmal etmedik
Araçlar yavaş yavaş yine hareketlendi. Bizden önce otostop çeken teyzeden dolayı bizi alamadıkları için kusura bakma diyen amcaya selam olsun 🙋 Arkasından gelen araç bizi aldı. Yine konforlu bir arabadaydık. Fırat Elektrikte çalışan görevlilerdi. Birisi de Elazığlı hatta aynı mahallede oturuyormuşuz. Virajlı yollardı driftler çekerekten ilerledik. Normalde yolları olmamasına rağmen birde memleketli torpilinden bizi Nemrut'un sınırına kadar getirdiler. İsteseydik eğer neredeyse tepeye kadar çıkaracaklardı. Ama o kadar yüzsüzlük yapmayalım dedik. Sunrise Hotel'e geçtik orada Recep abi var giderseniz bizden selam söyleyin. Bizimle çok güzel ilgilendi. Bir de köy korucusu Murat abiyle tanıştık bayağı sohbet ettik. Batuyla ben Murat abinin hafif kırlaşmış saçlarıyla karizmasına bittik yalnız. 👉 Orada biraz dinlenip zamanın geçmesini bekledik. Çünkü beklediğimizden daha erken varmıştık.
Belediyeye ait.
Geceliği 70 liraymış.
Recep abi bize araç ayarlamıştı Nemrut'a çıkarken de yürümeyecektik. Turist acentası, bir Japon turist getirmişti onun aracından biz de nasiplenmiştik. Başladık gezmeye. Yıllardır istediğim şeyi gerçekleştirmiştim. Oradaki güvenlik bize eşlik etti. Beraber gezdik. Adıyaman tarafından gitmemizi önerdi Cendere Köprüsü (ben küprü diye anlatsam da...), kale ve başka kalıntılardan bahsetti. bir an Batuyla gitsek mi? diye düşündük ama medeni yaşamdaki sorumluluklarımızdan dolayı vazgeçtik. başka bir plana dahil ettik. Cendere "Küprüsü'nü" 😎 İngilizce konuşan amcaları görünce kendime tüh dedim utan dedim naletler ettim 😎

uzaktan heybetli bir dağ kütlesi gibi görünse de çarşaklardan oluşan bir tepe. Altında tünellerden oluşan bir geçit ve kralın mezarı olduğu düşünülüyor.


Zeus'la çek beni kanka
kınamı da çek!



"Nemrut" deyince bilinçaltımıza işleyen görüntü

doğu terası


O sıcak havadan eser yoktu. Gezinip fotoğraflar çekindikten sonra güvenlikten çadır için izin aldık. Daha sonra gidip bir yer belirledik ve çadırımızı kurduk. Çok acıkmıştım ve ocağımızı kurup kamp yemeğimiz makarnamızı yapmaya başladık. Açken ben, ben değilim kaynayan makarnanın suyunu kaşıklamaya başladım. İnanın tadı çok lezzetliydi 😅

Güneş yavaş yavaş inmeye başlarken biz de hazırlandık tekrar Nemrut tepesine çıkmaya başladık. Ocağımızı da yanımıza aldık. Çayımızı da demledik ve bu güzel doğa olayını izlemeye başladık.





gün batımı videosunu izlemek isterseniz 👉 (izle)
Adım adım gezerek o çadır size mi ait diyerekten yanımıza gelen korucular çadırımızı kaldırmamızı "Rica ettiler." Asıl biz "rica ederiz." diyemedik 😆 Tabi o tüfeği görünce. Güneş batımı seromonisi bittince gidip çadırımızı toplamaya başladık. Ve tekrar Sunrise Hotel'in bahçesine yürüdük. Recep abi "ben demiştim" deyip bize çay ikram etti. Ben de bulaşıklara yardım edeyim dedim.

Çadırımızı oranın bahçesine kurduk. Batu nargilede getirmişti. Garb aklıyla keyfini planlamıştı ama şark aklıyla folyo getirmeyi unutmuştu. Kola kutusuyla yapmaya çalıştık ama çokta olmadı. Biz de ayın doğuşunu yıldızları (büyük ayı, küçük ayı 💫😜) izlemeye başladık.

Hava soğumaya başlayınca çadıra geçtik. Şimdiye kadar yaptığım kamplar arasında en rahat uyuduğum kamptı. Sabah güneş doğuşunu izledik. İnsanı doğadan, topraktan uzaklaştırıp apartman dairelerine tıkılmasına neden olan o ilk kişiyi buradan güzelce anıyorum.

Güzelce kahvaltımızı hazırladık. Keyifle yavaş yavaş yaptık.
salçalı omlet 👍

Batu'yla kaç kere planlamamıza rağmen hiç kamp yapamadık hep iptal oldu çoğunluğu da benim yüzümden. Kendisine ben "Fedon"  👉😜lakabını taktım. Çünkü hiçbir olay onu etkilemiyor o yine gezmesine devam ediyor.
Yorum sizin 👐
Çadırımızı eşyalarımızı topladık. Yine Recep abi ben size araba ayarlarım gerekirse benim motorla bırakırım dedi. Bizde beklemeye başladık. Daha sonra hotelde kalan misafirlere rica ettik bizi arabalarına aldılar. Ve yine otostop maceramız devam etti. Çok sevimli bir aileydi. Makine, aselsan, enerji sistemleri... Bayağı batu ile sohbet ettiler. Şimdiye kadar yaptığımız otostopçu arabalardan tek görevli olmayandı. İsteseydik bizi Malatya'ya kadar bırakırlardı ve eminim ki çok keyifli bir yolculuk olurdu. Ama daha önce arkadaşımın muhakak gidin bir kaynak suyu var dediği için orayı bulmaya koyulduk.
Karapınar hotel/tesis oradaki tabelanın ilerisinde yukarıya doğru bir patika yol çıkıyor. Oraya devam edince aradığımız kaynak suyunu bulduk. Birkaç çocuk deli gibi suya atlayıp eğleniyordu. Su o kadar soğuktu ki ben sadece bir kısmına kadar ilerleyip vücudumun yarısına kadar girebildim. Çünkü dayanılmayacak bir soğukluktaydı. Muhakak gidip buradaki suya girmenizi öneririm.

kaynağını bulmaya gittik.




Tekrar yola koyulduk. Biraz yürümeye başladık. Yolda erik, kayısı, elma dut yemeye başladık. Durakta beklemeye koyulduk ki yine çok sıcaktı.

10 taneden fazla yemeyin!


O sıra Beko'nun teknik servisi bizi aracına aldı ve sırf bizim için yine yollarını değiştirip bizi belli noktaya kadar bıraktılar. Ve biz önceki gün ki geldiğimiz yine yol ayrımlarına geldik. Köy kahvesine selam verip girdik. Kola falan içip biraz dinlendikten sonra devam ettik.
kat kat tat çocukluk keyfim
Yürümeye başladık derken Aile hekimliğinin orada oturanlardan bize seslendiler gençler yardımcı olalım diye. Bahçeye girdik, selamlaştık, sohbet ettik derken ilçe komutanı sizi bırakırız dedi. Bize kayısı ikram ettiler yine bir poşette bize verdiler. hayatımda hiç Jandarma arabasına binmemiştim ona da binmiş oldum. Yol üzerinde Tepehan Mesire alanına girdik. Film ve dizilerde izlediğimiz o babacan, askerlerinin açıklarını kapatan onlara yol gösteren komutan tipleri vardır ya biz onlardan biriyle tanıştık. Yolda yürürken Batu'ya şehre inince sana yemekle dondurma ısmarlayayım dedim. Bana kalmadan Kaan Komutan bize orada menemen yaptırdı. Güzelce onuda yedik. Bir benzin istasyonuna girdik orada bize dondurma da ısmarladı.
 

Bir de bize araba ayarladılar. Arabalarına bindiğimiz gençlerde bize kola ısmarladı oh karnımızı da doyurduk. Biz kendimizi yormadan otostop kendiliğinden yapıldı gibi bir şey oldu da çaktırmayın 😏 şimdiye kadar ki bizimle konuşmayan tek otostopçu arabamız oldu. Bizimle konuşmamak için müziği son ses açtılar 🙈  Malatya-Elazığ karayoluna gelince bu araçla da vedalaştık. Gerçek otostop çabamız buradaydı. Hızlı araçların bizi alması imkansızdı. Bu da almaz, bu durmaz derken arkama döndüm bir araç geri geri geliyordu. Yok canım bizim için değildir derken koşa koşa yaklaştık. Ama bizim içindi. 😵 Bir inşaat firmasının bölge sorumlusu olan abimiz bizi aldı. "niye aldım biliyor musunuz?  Merak ettim, nerden geldiniz, nereye gidiyorsunuz." dedi. Güzel sohbetler ettik. Elazığ'ı sevdiğini söyledi. Elazığ'da konakladığında bizim mahalledeki bir nargileciye hep geliyormuş. Ve bizim yüzümüzden yolunu değiştirdi bizi evimize kadar bırakıp Batman'a doğru yola koyuldu.

Gidişte 5, dönüşte 5 araç kullanarak otostopla Nemrut turumuzu tamamlamış bulunduk. Tek bir aracımızın standardı düşüktü. Ve sadece ikisi görevli değildi. Geri kalanlar görevliydi, işi için oradan geçiyorlardı. Hayatımızda unutamayacağımız, sorunsuz çok güzel bir anımız oldu. Bu dönemde akrep ve yılan çok oluyormuş ki ısırma vak'aları da varmış. Biraz ondan tırsmıştım. Bir gece iki gün, iki kişi toplamda 15 lira harcayarak turumuzu tamamladık. Sizin cafelerde harcadığınız "white chocolate mocha"dan daha ucuz!
Evrene çok güzel enerjiler yolladım, Tanrılarla buluşmaya gidince mistik şeyler devreye girdi sanırım aklımdan geçenler dilediklerim o kadar çok gerçekleşti ki en son artık şımarıp Batu istediğin bir şey varsa söyle dedim 😝 Batu ile kamp yapmakta çok keyifliymiş ayrıca. Gidilecekler listesi yapmıştık, uzun bir süre gerçekleştiremeyecek olsakta en uygun zamanda gerçekleştirmeye çalışacağız.

"Ayaklarınız taşırken gezin." 👐