22 Şubat 2017 Çarşamba

At Çiftliği


Bugün çok spontane 😉 olan bir gündü. Batu ile her zamanki gibi sözleştik bisiklet sürecektik. Geçen kamp çantamı taşıması karşılığında ona yol-su-elektrik olarak dönecek demiştim. Dün annemin gününden kalan pasta, börek, sarma, dolma ne varsa piknik vaadiyle gidilecek bir yerler seçelim dedik ve Hankendi tarafına gidelim park var orada da yeriz dedik. Ama bana güveniyor musun dedim. Oda "hayır" dedi.🙈 Gidebileceğimiz yere kadar deyip sabah 8:30'a sözleştik.
Sabah 7:45 kurdum saati, uyandığımda acaba hava soğuk mu dedim soğuksa çünkü Batu bu defa çıkmazdı. Mesaj da gelmemişti  Batu'dan. Kalktım hazırlanmaya. Batu'dan mesaj geldi
B: Hazır mısın?
Ben: hayır.
Batu: Yapma ya
Ben: Az kaldı yiyecekleri hazırlıyorum.
Batu: çok bi şey hazırlama
dedi ve ben abarttığımı fark ettim 😊 ve bir kısmını geri bıraktım.
batuyu beklerken

8:48 de yola çıktık. Üniversitenin içinden başladık. Bu defa kendi bisikletimi aldım. İkidir Enes'in satılık bisikletini kullanıyordum. Çok güzel bir bisiklet cidden. Ama sanki ben alacakmışım gibi üzerimde oyun var hissettim 😂😃😂 ve duygusal bağlılık oluşmaya başladı sanki o yüzden hemen mesafe koydum. Köfteci bisikleti lakabını taktıkları bisikletimle yola çıktım. Benim bisikletim derken de para vermedim. Kardeşimin arkadaşı bir çocuk arıyormuş ki versin ben de hemen bana versin dedim🙈 20 liralık bir masraftan sonra kullanmaya başladım.
Yolda tanıdık tanımadık selamlaşarak devam ettik. Millet işe gidiyordu. Çalışmak lazım tabi 👍

10:26'da at çiftliği yol ayrımına geldik. Mola verdik su içerken buraya mı gitsek dedik ve oraya çevirdik bisikletimizi.


"bimaceramvar" kendisinin blogu ve blogunun özel pozudur 
Amacımız getirdiklerimizi yiyebileceğimiz bir yer bulmaktı. Şansımıza at çiftliği açıktı. Oradaki arkadaşlarla tanıştık, onlarda hazırlık yapıyorlarmış atla gezintiye çıkacaklarmış. 
Karagöz ve Hacivat. Benim arkadaşlar👍
saçlarım kaküllü iken kendimi ben de midilliye benzetiyorum 😤👩
çok hareketli bir attı.
bu siyah olan ise sinirli ve gergindi.

Bize de binmeyi teklif ettiler kaçırır mıyız 👍😋 Adı Zigana olan ata bindik. Uzun zamandır binmemiştim ata ve at çiftliğine hep gidelim diye planlayıp gidememiştik. Çok güzel oldu. Atlar üniversiteye ait sadece yem yardımında bulunuyorlar bakımıyla gönüllü olarak arkadaşlar ilgileniyor. Siz de gidip ziyaret edebilir havuç, elma gibi yiyecekler götürebilirsiniz.



Güzel poz veririz 🐎🐎🐎



tam malum pozu verecekti ki hızlı davrandım. kendi blogun için yaparsın 👊

Ata bindikten sonra pikniğimizi de yaptık. Rüzgar olduğu için üşümeye başladık oyalanmadık ve tekrar yola çıktık.


ben: çay doldur batu yeme
batu: yerken olsun pozumuz


Yol boyu dedikodu yaptık tanıdıklarımızın kulakları çınlamıştır eminim. Sonra her zamanki dönüş rotamıza girdik. Kültürpark'ta yine mola verdik 12:50'de tekrar devam ettik. 13:10'da planladığımız gibi evdeydik.

batunun ata binerken kırdığı gözlüğü. yol boyu yüzüne sıkıştırarak sürdü helal olsun.👌

şöyle havalı uyumlu pozumla yazımı sonlandırayım.
Planlamadığımız şekilde çok güzel bir gün geçirdik. Mutlu olduk. Siz de mutlu kalın👋😉

20 Şubat 2017 Pazartesi

Hazarbaba


Bu yazımda sizlere dağcılık kulübü olarak yaptığımız faaliyetten ve Hazarbaba'dan bahsedeceğim.

Hafta içerisinde "Hazarbaba'da düşüş eğitimi mi yapsak" diye planladık. Planladığımız şeyi gerçekleştiremesekte eğlenceli bir hafta sonu oldu.
18 Şubat sabahı Sivrice'ye giden araçların orada toplaşma kararı aldık. Yalnız zamanlamamız biraz kötüydü. Çünkü o gün Elazığ'da ve bizim araçların kalkacağı yerde miting vardı. 1 saat gecikmeli olarak Sivrice'ye geçtik. 
ben ve beşi bir  yerdem 😂
Aktörler: Harun (çömez), Burak, Volkan, Hamza, Ersel
Vakit kaybetmeden Hazarbaba Kayak Merkezi'nin servisini aradık. Kişi başı 5 tl vermemiz karşılığında bizi tesislerin oraya kadar çıkardı. Bir gün sonra kayak yapma planımız vardı bunu kullanarak Ersel gidip telesiyej görevlisi ile konuşup çantaları telesiyejle çıkarmamızı sağladı. Kendisi de beleşten kaymanın keyfini sürdü.  😊 Ersel çantaları telesiyejle tepeye çıkarmaya devam ederken geriye kalanlar olarak biz de kamp yapacağımız alana yürümeye başladık. ilk defa sis olmadan Hazarbaba'yı görebildim ve hava sıcaklığı da 8-9 dereceydi. Şanslıydık 🙏


Kamp yapacağımız alana varınca hemen ikiye bölündük. Erkekler çadır kurmak için hazırlık yaptı ben de yemek hazırlığına başladım. 


menüde ev yapımı tarhana ve makarna vardı
Biraz dinlendikten sonra hadi iglo yapalım dedik. Gün batımını da yakaladık. Tam olarak başarılı olmasakta iglo yapımında eğlendik.
bizimki yazlık iglo 😎


bu kemerler onlar için önemli. Biscolata falan birşeyler duydum ama bana göre emekli Mustafa amca gibi olmuşlar 😜
nefis gün batımı

Daha sonra çadırlara dağıldık. Sıcak bir şeyler içip tulumların içine girdik. Uzun bir gece beni bekliyordu. Çünkü hiç uyumadım. Bazen uyursun ama fark etmezsin hiç uyumadım dersin ya. Yok ben cidden uyumadım. Bi ısınamadım arkadaş. Gece boyu burnum ısınmadı, ısıtamadım. Şekilden şekle girdim. Zaten erken uyumaya alışıkta değilim dön dön. Mesanemdeki baskıya en son dayanamayıp gecenin bir yarısı çadırdan çıkma cesareti bile gösterdim. Kafa lambamı takıp bir hışımla çıktım. Gökyüzü o kadar güzeldi ki fotoğraflamak isterdim ama o göt korkusuyla imkansız işimi bitirip çadıra koştum.  Zorunluluklar korkuları yeniyormuş onu öğrendim (zorunluluk: 1- korku: 0) Hamza ise beni kurt sanmış 🐺
Sabah 4'te uyanıp kahvaltı yapıp zirveye çıkacaktık. Ben hiç uyumadım tabi çadırdan çıkmak zor geldi. Diğer çadırdaki arkadaşlar ise bayağı yoğun bir şekilde kahvaltı hazırladılar. Bir şeyler yedikten sonra hazırlıklara başladık, Volkan tembellik yapıp gelmedi bizim 6:52 de kamp alanından yürüyüşümüz başladı. Güneş bize eşlik ediyordu. Kendisini gösterdiği için ona el sallayarak onu selamladım ve ona teşekkür ettim. Yürürken hayvan ayak izleri dikkatimizi çekti sonradan çadır etrafında da aynı izleri gördük ve tilki olduğuna kanaat getirdi arkadaşlar. Gece duyduğumuz seslere rüzgardır dediklerimizden biri meğerse tilkicikmiş 🐾
8:22'de zirveye vardık (2347 m.) ilk defa Hazarbaba'da sissiz bir zirveye şahit olunca keyfini çıkarttık biraz.




dağcılık öyle hahiho kolay bir şey değil, zahmetli ve riskli ama her şey bunun için işte...


arkamdan çekin dedim çünkü havalı falan olur sanmıştım 🙈 salopetin totosunu hesap edemedim 😌
9:00'da  zirveden dönüş yaptık. Bu defa herzamanki rotadan farklı bir yol denedik. 10:52'de kamptaydık. Çadırları eşyaları toplayıp kayak merkezine inişe başladık. Benim inişim biraz zor oldu. Bayağı sıcaktı hem de sanki eşyam artmıştı (?) inerken bayağı bir saydırdım beynime sıçayım (doğada küfretmek serbest 🙈) Ne işim vardı, resmen hamallık bir daha gelmem diye.  Bu dağcılığın altın kuralıdır ve bu lafların etkisi geçene kadar yeni bir faaliyet hazırlanmış olur.
Kayak merkezine geldiğimizde arkadaşlar kayakları kiralayıp telesiyeje yöneldiler. Ben hem yorgundum hem de parasız olduğum için kaymadım. Harun'la ben de oturup dedikodu yaptık. Sinema izler gibi pisti, insanları izledik, sosyalleştik, çantamızda sucuklar kaldı yapamadık malesef. Satılan sucuk ekmeklere inat biz de çıkarıp barbunyalarımızı yedik. Murat abinin tam teşekküllü çantasından çıkan çayı yudumladık, hurma, benim kuru dutlar, hamza' nın getirdiği ceviz ve kuru üzümler biz yediğimiz gibi gelen geçene de ikram etmeyi ihmal etmedik 😂

Burada oturmanın bedelini ağır ödedim. Kış ayında güzelce bronzlaştım, ruj reklamlarında oynayacak kadar dudaklarım şişti. Henüz onu yayınlayacak öz güvene sahip değilim 🙋 


Volkan, Ersel, Burak, Hamza ve Harun(çömez) ile faaliyetimiz güzel ve sorunsuz sona erdi. Onların fikrini bilmem ama ben onlarla tekrar bir faaliyet yapmak isterim.

Son olarak da Hazarbaba Kayak Merkezi'nden bahsetmek istiyorum. Önceki işletme sahiplerinden sonra şimdiki işletme sahibi çalışmaya başladı. Yıllardır "servisiniz var mı?" sorusuna hayır cevabını almaktan bıkmıştım. İki yıldır ücretsiz servis hizmeti vermekteler. Alkışlıyorum. 🙏 Bazıları eleştirse de "buraya neden gelirler ki?" diye başka illerden gelmeniz halinde hava alanından sizi karşılama hizmetleri de mevcut. Yapılan tutundurma çalışmalarını eleştirmek yerine destek vermek gerekir. Evet ben de biliyorum süper bir tesis değil çok eksiği daha çok yolu var ama gelişimi ve çabaları da göz önünde bulundurmak gerekiyor. Sohbet ettiklerimizden iki kayıp gelenler:
- Abi erciyes ya...
- Sarıkamıştan daha kötü...
- Uludağda şöyleydi..
gibi kıyaslamalar yaptılar. Keşke bu kıyaslamalar bu şehirlerin standartları düşünülerek kendi kulvarlarında yapılsaydı daha anlamlı olurdu. Ayrıca kötü bir pist bile olsa, bulunduğunuz ilde hemen kaçamak yapabileceğiniz en azından kayma tutkunuzu bir nebzede olsa giderebileceğiniz bir alan mevcut bunun için başka bir şehre gitmenize gerek yok. 
Eğer iyi bir hizmet almak istiyorsanız siz kullanıcılara da iş düşüyor. Şikayet etmek yerine çözüm odaklı olun. Gerekli kişilere beklentilerinizi söyleyip tavsiyelerde bulunabilirsiniz. Kayak tutkunları için tavsiye; mesela biz orada otururken işletme sahibiyle tanıştık daha sonra yüzü tanıdık gelen birisi hoş geldin dedi sonradan stalklayınca Sivrice Belediye Başkanı olduğunu hatırladım. Birebir iletişim kurarak beklentilerinizi söylediğinizde eminim ki güzel geri dönüşler olacaktık.

Güzel bir hafta sonundan geriye kalanlar...🙌



13 Şubat 2017 Pazartesi

Es-Es



Ankara da okuyup her defasında gidememenin hezeyanını yaşarken benim planım dışında iki kez bu şehirle yolum kesişti. Üçüncüsü umarım bu şehre yerleşmem ile sonuçlanır. Her yere yakın olması nedeniyle hep bu şehre yerleşme hayali kurmuşumdur. Şehri gezdikten ve sokaklarını bir bir keşfettikten sonra bu hayalim isteğim daha da güçlendi.

Gezdiğim şehirler arasında en yaşanılası şehir hükmünü vermiş bulunuyorum. Çünkü insanları saygılı ve güler yüzlü, şehir içinde ulaşım halledilmiş, şehrin birçok noktasına otobüs, dolmuş, tramvaylar mevcut. Şehrin sokakları kedi ve köpeklerle dolu ne insanlar kaçıyor ne de hayvanlar. Birçok yerinde sokak hayvanları için düşünülmüş barınak ve mamalar var. Ankara gibi gri değil!

Eskişehir’ e işlerimi halletmek için gittim ve planladığımdan daha fazla kalmam gerekince şehri başkalarına yol tarif edecek kadar öğrendim. Eskişehir’ e gideceğim Malatya’dayken belli oldu. Elazığ’ a geçip hazırlanıp 10 Kasım’da Eskişehir’ e geçiş yaptım. Ve şehre giriş yaptığımızda bu bulutlar da şehre inmişti.



Terminalde bir çorba içip sonra Osmangazi Üniversitesi'ne geçmek için tramvaya bindim. Son durak üniversiteye yürüme mesafesinde rahatça geçiş yapıp işlerimi hallettim. Oraya yeni taşınan evli arkadaşlarım beni misafir ettiler. Eskişehir' de kaldığım sürece evlerini bana açtılar. Batıkent' te oturuyorlardı. "23 no' lu" bir otobüs hattı var arkadaşlar ona binip her gün farklı durakta inerek şehrin her yerini gezmeniz mümkün 😂 ben de öyle yaptım. "Aa burdan da geçiyormuş" diye diye şehri keşfettim.

Daha önce bu şehre gittiğimde arkadaşım Sazova, Şelale Park, Odunpazarı Evleri, Kurşunlu Külliyesi, Espark, Kentpark gezdirerek kısa bir şehir turu yaptırmıştı. Arkadaşın arabasıyla buraları 1 günde gezmek rahat olmuştu. Neyin kafasını yaşıyorsam artık fotoğraf çekmemekte büyük salaklığım olsa gerek. Korkmayın buraların hepsine toplu taşıma araçlarıyla ulaşabilirsiniz ancak küçük şehirde yaşamaya alışmış ve çok fazla toplu taşıma araçları kullanmıyorsanız. 2.70 krş bilet parası vermek fazla gelebilir. Çünkü şimdiye kadar en fazla 1.50 krş vermişimdir 😇 ancak birçok noktaya yürüyerek de gidebilirsiniz. Ayrıca vaktiniz varsa bisikletle gezmek çok eğlenceli olacaktır.
Gittiğim bu yerlerden Şelale Park' ın bir esprisi yoktu bence, geri kalan yerleri ise muhakkak gezmelisiniz. Ne hikmetse sadece Şelale Parkta fotoğrafım var. Diğer yerler benim zihnimde. Siz gidince benim yerime de muhakkak fotoğraf çekinin.

Batıkent''te Neoplus Outlet AVM gittiğim yerlerden birisiydi. Outlet' i görünce gözlerimde dolar işaretleri yandı ama beklentimi karşılamadı açıkçası. Espark ise şehrin tam göbeğinde birçok mağazası mevcut tren garının çok yakınında otobüs ve tramvayla da ulaşmak mümkündür.
sözümü bozup dayanamayıp aldığım kitap
Eskişehir' de işlerimin daha uzayacağını anlayınca araya bir Konya kaçamağı ekledim. Konya'ya ve daha sonra Ankara'ya gitmek için hızlı treni kullandım. O kadar keyif veren bir yolculuktu ki. hem hızlı hem de sarsmayan bir yolculuktu. Bulunduğunuz şehirlerde varsa ilk önceliğiniz hızlı trenler olsun.
Eskişehir' e tekrar dönünce gittiğim yerlerden birisi Köfteci Yusuf' tu. Benim moralim bozuktu sisteme saydırıyordum o gün. Arkadaşlarımın ise birliktelikleri ile ilgili özel bir gün kutlamasıymış haylaz çocuk gibi "gelmeyecem gelmeyecem" diye mızmızlanırken +1 olarak her zamanki gibi yanlarına eklendim. Moral bozukluğu yüzünden herhangi bir fotoğraf çekemedim. Mekan çok güzeldi ferah, dekorasyon süper, çalışanların ilgisi çok iyi hatta bunaltıcı! Size tavsiye giderseniz yemeseniz içmeseniz bile bir şeyler alın önünüzde muhakkak bir şeyler kalsın. Yoksa sürekli "sizinle ilgilendiler mi efendim, ne alırsınız, çay alır mısınız, o zaman kahve ikram edelim " sorularıyla muhabbetinizin içine ediyorlar. Lezzete gelince baharatlı, çeşnili, yağlı, terbiyeli etlere alışmışsanız damak lezzetiniz bu yöndeyse eğer dondurulmuş etten ve hazır köfte harçlarından yapılmış köftelerden tabiki zevk almazsınız. Lezzet olarak bana çok fazla hitap etmedi.

Sonunda yoğunluğum bitip evde de elektrikler kesik olunca ehh havada güzel gezmek farz oldu. Meşhur 23 numaraya binip Odunpazarı' na geçtim. Daha öncede gezdiğimden anılarımı yad ettim.

Fotoğraflara yansımasada o gün kendimi çok güzel hissediyordum 😜

       

                Evleri çektiğimi sanıyordum ama narsist bir şekilde kendimi çekmişim. 🙈
Evin sahibi sevimli teyze camdan bakıyordu selamlaştık el salladık birbirimize. "kız gel dedim beraber fotoğraf çekilelim." ama kaçmıştı. 😐

hııı çekmişim bir tane yarım yamalak 😩
Buraları iyice tavaf ettikten sonra bazılarına göre girişinde bazılarına göre de çıkışında "Malhatun" diye kadın girişimci bir Çi Börekçi'ye uğradım. Bu nasıl isim demeyin kendisi tarihi bir kişiliktir. Ancak işletmeci bakış açımla evet olmaması gereken bir isim. Çi börek esas kıymalı olurmuş dediler "iyi abla aç değilim ama ver bir tane" dedim oda feministmiş kahkahalarla güzel sohbet ettik ve adalara nasıl gideceğimi yine netleştirdikten sonra böreğimden ısırarak adalara doğru yol aldım yürüme mesafesinde rahatlıkla ulaşabilirsiniz.
tadı mı? açken yenilebilir.

Bu şehirde kedi ve köpeklerin ebatları biraz farklı. Keza kendisini koyun sandım 😂😂
Daha önce stalkladığım sayfalardan birinde Adımlar Kitabevi'ni görmüştüm ve ilgimi çekmişti. Umarım yolum düşer demiştim. Aklımdan tamamen çıkmıştı gördüğümde şok geçirdim. Turum bittiğinde oturup salebimi içtim. Nasıl olsa sözümü de bozdum iki de kitap aldım. Birkaç şey burada karaladım. Notlar yazdım.

Adımlar Kitap & Kafe




Adalar, porsuk çayı hep görmek istediğim yerlerden birisiydi. Gondol' a binemedim geç oldu şarjım bitiyordu artık üçüncü gidişime yapacak bir şeyler kalmalı değil mi? 🙌 uçtan uca içime sinene kadar adım adım yürüdüm bitirdim. Venedik için ön hazırlık yaptım 🙋




Eskişehir sayesinde mini bir Türkiye turu yaptım. 10 Kasım'da başlayan yolculuğum (Malatya- Elazığ- Eskişehir- Konya- Eskişehir- Ankara - Elazığ- Tokat- Elazığ) 10 Ocak'ta sonlanmıştır. Tabiki şimdilik 😰 diğer yolculuklarımdan da ilerleyen günlerde bahsedeceğim. Sizlere bunları yazarken ben bir kaç yolculuk daha araya sıkıştırdım tabi 🙏
şehirden mutlu ayrılmanın verdiği huzur 
Ankara'ya doğru yol alırken

                   
Eskişehir' in belediyesini tartışmaya gerek yok bilenler bilir ne hizmetler verdiğini. Bize de verdikleri bu hizmetten en iyi şekilde yararlanmak ve tebrik etmek düşer.

Görüşmek üzere ESKİŞEHİR🙋









9 Şubat 2017 Perşembe

Konya Oteli


Uzun süredir planladığım ancak tembellikten ve hep bir şeyleri ertelemeye alıştığımızdan yeni gerçekleştirebiliyorum bu hayalimi. Ve eminim yazı paylaşımlarım arttıkça önceki gezilerim ve gözlemlerimi paylaşmadığıma pişman olacağım. Bir yere gideceğim zaman orayı küçük çaplı araştırırım. Ve diğer bloglardan yararlanırım.  “Nerelere gitmeliyim ne yemeliyim”  ve insanını, yörenin özelliklerini de tanımaya, anlamaya çalışırım. Bende kendi gözümden keşfettiklerimi aktarmaya çalışacağım.
10 Kasım 2016’dan itibaren bir dizi yolculuk yaptım işlerim arasına gezilerimi de sıkıştırıp keyif almasını bildim. Bunlardan birisi Konya yolculuğumdu daha öncesinde ziyaret ettiğim bu şehir tekrar kapılarını bana açtı. Yalnız bu defa Konya şehrini biraz otel olarak kullanmış olabilirim. Kendi gözlemlerimle size Konya’yı aktaracağım. İlk yazım olması nedeniyle çok acemice olabilir. Artık idare edin 😊
Ankara’nın ayazı derler de yok anacım onlar Konya ovasını görmeyenlerdir. Çünkü rüzgarı kesecek bir dağ bir yükselti yok. Öyle olunca rüzgârdan uçmak kaçınılmaz oldu. Biraz da hazırlıksız gitmemden ötürü birazcık hastalandım bu şehirde.

Şehrin en güzel özelliği bisiklet yolları ve rahatlıkla kiralayabileceğiniz bisiklet alanlarının mevcut olması.

Gittiğim yerlerden birisi Kelebek Vadisi. 28 derece ve % 80 neme sahip bir fanus içerisinde kelebekler için doğal ortamlar (!) oluşturulmuş. Tam bir sauna etkisiydi cildime gerçekten iyi geldi. Gezinti sırasında bir rehber size eşlik ediyor. Ancak gezinti bitince aklınızda rehberin söylediği hiçbir şey kalmıyor. Onun yerine bir broşür çok daha etkin bir yöntem olurdu. Sonrasında da film izleteceklerini söylüyorlar ama tam anlamıyla bir çizgi filmdi. Grup içerisinde bir çocuk vardı bu durumdan tek hoşnut oydu onun kahkahalarıyla biz de mutlu olduk. Tabi ki içimde sorguluyorum gerekli mi böyle bir alan? Çekebildiğim birkaç kelebek fotosunu eklemeye çalıştım.
Kış mevsiminde olduğumuzdan bulunduğu park alanı tadilattaydı. Buraya ulaşımda sıkıntı, merkezden bayağı uzak mesafede ve yol çalışması da vardı. Biz taksiyle gidiş dönüş yaptık. Yalnız oraya giden bir halk otobüsü mevcuttur. Bahar ve yaz aylarında parkında vakit geçirebileceğiniz için bu mevsimlerde gitmenizi önerebilirim. Onun dışında ille gitmeniz gerekli diyebileceğim bir yer değil. Dediğim gibi içimde sorguluyorum “Acaba böyle bir yer gerekli miydi?”  diye. Ayrıca böceklerden korkan biriyseniz hiç bulaşmayın 😊 çünkü bizim gibi fotoğraf esnasında çok nadir denk gelebildiğiniz kelebeklere kardeşim gibi ürkerseniz kelebekleri kaçırırsınız. 😊
Konya Novada Outlet’ te çeşitli kampanyalar mevcut sinemalar belirli günler ücretsiz ve indirimli olabiliyor. Ayrıca ücretsiz servisleri de var. Öğrenciler için çok güzel bir imkan kendi öğrencilik yıllarım aklıma geldi. Dağ 2 filmini izledik burada film de güzeldi ayrıca. Film çıkışında servis var diye biliyorduk. Koştur koştur yetişmeye çalıştık ama yokmuş 😊tabana kuvvet yürümeye başladık. Soğuğun etkisiyle biraz sallamışım selfie çubuğunu idare edin 😊
Bugün yolda kalacağımız varmış. Terminale doğru yürümeye başladık. Daha sonra Bosna’ya giden dolmuşlar denk geldi ve hepimiz bindik. Ama biraz ilerledikten sonra dolmuş bozuldu ve biz yine yollarda. Bekledik biraz soğuk diye başka araç veya taksiye mi binsek, derken yardımcı dolmuş geldi yine bindik başladık yola. Bu defada kalabalık olunca iletişim eksikliğinden erken indik 😊 yani bugün sokaklarda kalacağımız varmış. Eve gidip sıcak çay demledik ancak ısındık.
Alaattin Tepesiydi bir diğer gezintimiz. Kardeşim tepe dediğinde psikolojik olarak kendimi hazırladım “ooo ben dağcıyım zaten” diye. Bir yükseklik belirmeye başladı bizde çıkmaya başladık ve bu tepeye varış 1 dakikamızı bile almadı. Etrafa şaşıran gözlerle baktım ancak kendime dedim “kızım Konya ovasındasın ne bekliyorsun?” oranın manzarasını seyrettikten sonra, oraya ait belediyenin hizmet verdiği lavaboyu kullandık. Dışarıda çok fazla lavabo kullanmam ben. Arkadaşla birlikte girdik ücretsiz olmasına rağmen çok temizdi. O yüzden Konya Büyükşehir Belediyesi’ ne teşekkür ederim ve tebrik ediyorum sokaklarda gerçekten çok temiz.
Daha sonra tabi ki Mevlana’ya gittik. Şeb-i Arus Haftası dolayısıyla çok kalabalıktı. İleride bir gün daha iyi ekonomik şartlarda olursam bende izlemek istiyorum. Hatta semazen gösterilerinde (gösteri demem doğru mu bilmiyorum) bizzat yer almak istiyorum.
Daha sonra Mevlana Camii’nin çok yakınında Aziziye Camii’yi ziyaret ettik. 1876 yılında yapılmış. Eski yapılardan çok etkilenirim. Burasıda gerçekten çok görkemli bir yapıya sahipti. Filmlerde izlediğimiz kiliselere çok benzettim.

Ve tabi ki acıktık. Konya’nın yenilmesi gereken yemek listesine göz attık. Herkesin bildiği etli ekmek var tabi ki listemizde. Daha sonra fırın kebabı dediler, tirit dediler bizde yiyelim dedik. Genel olarak şunu yiyin diye önerirler. Ancak nasıl bir şey olduğu hakkında bilgi vermezler. Daha önceki yolculuğumda da farklı mekanlarda da etli ekmek yedim ancak taş fırın kültürüne sahipseniz her yerin pidesini kolaylıkla beğenemiyorsunuz. O yüzden etli ekmek çok abartılarak öveceğim ve önereceğim bir lezzet değil. Bilmeyenler için lahmacungillerden olarak tanımlıyorum. Daha sonrasında fırın kebabı geldi tabi ki ne olduğuna dair fikrimiz yoktu. Önümüze geldiğinde porsiyondan dolayı biraz dumura uğradık. Ancak lezzetine gelince verdiğimiz parayı sonuna kadar kendisi hak etti. Yazarken bile yine ağzım sulandı 😊 lokum gibi pişmiş bir et. Sonrasında ise tirit denen sarımsaklı yoğurtla bulanmış ekmek ve üzerine mini mini şişlerde yapılmış köfte vardı. Onu da İskender kebap ailesinden sayıyorum. Yediğimiz yerin adı Şifa Restoran esnaf lokantası gibiydi gayet önerebilirim. Daha önce gidişimde Arabaşı Çorbası içmiştim ve çok beğenmiştim. Bu gidişimde ona sıra gelmedi. İç Anadolu’da farklı yapım şekilleri mevcut beğenerek yediğim şeyleri evde deneme huyum vardır. Tabi ki onu da denedim. Tavuk ve suyuyla yapılan bir çorba bol acılı yanında özel bir hamur yaparak ikram edenlerde var. Konya’ya geldiğinizde denemenizi önereceklerim arasındadır. 



Kardeşim ve arkadaşlarının sınav haftasının bitmesinden ötürü kendimize bir ziyafet çektik ve araba kiralayarak Konya’nın Sille ilçesine gittik. Şehirden uzak çok güzel bir ortam şansımıza hava da çok güzeldi. Tüm Elazığlılar toplaştık.
Kahvaltı mekanlarını gezip öğrenci bütçesine en uygun yeri seçmeye çalışırken Aliye Teyze’ye gittik (açık büfe 15 tl). 5 yıldızlı otellerin açık büfeleri de neymiş efendim. Ki ben açık büfe görünce sınır tanımayan birisi olaraktan tabağıma kuleyi yaptım. Sille’ ye giderseniz ilk durağınız burası olmalı.

 Evet benim tabağım 😊




Kafalarını çekebilseymişim güzel bir selfie olabilirmiş. Onlarda o kadar uzun olmasaydı canım. Ben güzel çıkmışım diye ekledim 😊


Tabi ki çok renkliyiz.


(Not: O kardeş ben ablayım.)



Sille'de kilise ve eski oluşumları gezdikten sonra Çatalhöyük’e doğru yol aldık.


Uçsuz bucaksız ovalarda yola devam edip mesainin bitmesine 15 dakika kala vardık. Oranın çalışanları da bize hoşgörü gösterip gezmemize izin verdiler.
Bu dümdüz ovanın içinde kendini iyi saklamış olan bu dağ, fotoğrafımı şereflendirdi.
Çatalhöyük insanların ilk yerleşik hayata geçtikleri yerlerden biridir. Benim atalarım buradan ayrılıp devam etmişler kesin çünkü ben de hala göçebe yaşıyorum.
Güz esintileri taşıyan fotoğraf çekmek için bayağı uğraştığım yaprakların üzerine yatmış fotoğraflarım ne hikmetse çıkmamıştı çok sinir oldum. Hasta olduğum için çalılıklardaki kuşburnu gözüme çarptı hemen toplayıp çantama, cebime doldurdum. Ve akşamına da çayımı yapıp içtim.

 



Çatalhöyük’ten gün batımı izleyerek ilerledik. Ve Meram Bağlarına gittik. Artık soğuk dayanılmaz boyuta gelmişti. Sabahki havadan eser yoktu. Kayaları eriten çöl iklimine geçmiştik.

Çok durmadan Akyokuş’a gittik. Bayağı tepede şehri görebileceğimiz bir yokuş gerçekten. Fotoğraf çekip güzel bir salep içip ısındıktan sonra meşhur yerlerden biri olan Cemo Etliekmek’ e gittik.
Cemo’nun yerinde artık soğuktan, acıkmaktan ve telefonlarımızın şarjlarını yitirmekten dolayı fotoğraf çekmeyi unuttum. Burada bir kısmımız etli ekmek bir kısmımızda bıçak arası denen pideyi yedik. Söylemeliyim ki bıçak arası açık ara farkla etli ekmeği ezer bitirir. Yine etli ekmeği çok fazla öneremeyeceğim ama bıçak arasını (minik minik kuşbaşı etten oluşuyor.) burada yemenizi öneririm.
Konya gezim çok güzel geçti. Kardeşim ve arkadaşlarıyla birlikte çok güzel vakit geçirdik.
Konya Büyükşehir Belediyesi’ni yine tebrik ediyorum şehir gerçekten temiz. Sokaklar çok geniş. Umarım bu şehir binalara boğulmaz. Şehir içi ulaşım hala tam oturmamış. Öğrencilerin yoğunlukta olduğu yerler merkeze, tren garına, terminale, çok uzak. Araba kiralamak bize para ve zaman tasarrufu sağladı. Sizde bu şehre gitmek istediğinizde ve kısıtlı zamana sahipseniz araba kiralamanızı öneririm. Bir günde 6 (Sille, Çatalhöyük, Meram, Akyokuş, Cemo, Selçuk Üniversitesi) farklı mekanı gezebildik. Her şehirde olduğu gibi burada da dolmuş şoförleri ayrı bir yazı konusudur. Köpek kelimesini de birçok Konyalının 'kopenk' diye telaffuz etmesi dikkatimden kaçmadı.

Tekrar yolumuzun kesişmesi dileğiyle hoşça kal KONYA 😊